
Aniden gelen kalp çarpıntısı, nefes darlığı, baş dönmesi ve titreme... Böyle bir durum başınıza gelseydi, nasıl bir tepki gösterirdiniz? Bu belirtiler, bedeniniz üzerinde fiziksel bir tehdit algısı yaratırken, muhtemelen zihininiz de aynı ölçüde korku ve endişe içinde kaybolmaya başlardı. Ölüyor, çıldırıyor veya kontrolü kaybediyor olmakla ilgili tahminler üretebilirdiniz.
İnsan, bir durumu belirsiz ve tehdit edici bir biçimde algıladığında, doğal olarak belirli ve anlamlı bir açıklama üretmeye girişir; kaygılanır. İşte panik nöbeti, kişi tarafından nedeni bilinmeyen bir dehşet halinin, yani kaygının; ani ve şiddetli bir biçimde yaşanmasıdır. Panik anında kişinin, tıpkı bir denizde boğulmamak için çırpınır gibi, getirdiği talihsiz açıklamalar da elbette sakinleşmeye yönelik başarısız bir girişim olacaktır. Öte yandan psikolojik anlamda bilinçlenme, farkındalık yaratarak durumu daha sağlıklı bir biçimde ele almayı mümkün kılar. Özellikle panik bozukluk söz konusu olduğunda, yalnızca konu hakkında bilgilenmek bile rahatlatıcı olabilir.
Panik bozukluk, kişinin yaşam kalitesini olumsuz etkileyen bir kaygı bozukluğudur. Panik ataklar, bu bozukluğun temel belirtisidir ancak panik bozukluğu, sadece ataklardan ibaret değildir. Bu bozukluğa sahip bir kişi, panik atakların tekrar edeceğini düşündüğü için sürekli bir kaygı içinde olabilir. Dolayısıyla yeni ataklar geçirmemek için geçmişte yaşanan panik ataklarla ilişkilendirdiği bazı durumlar, yerler ya da etkinliklerden kaçınmaya başlayabilir. Bu da ne yazık ki zamanla kişinin yaşamını daha da kısıtladığı gibi, kısa vadede engellenen olası panik atakların şiddetini, uzun vadede arttırabilir. Yoğun kaygı hissiyle yaşanılan ataklar, aniden ortaya çıkar ve kalp çarpıntısı, terleme, titreme, nefes darlığı, baş dönmesi, mide bulantısı gibi bedensel belirtilerle kendini gösterir.
Kişi, bu belirtileri yaşarken ölme korkusu, kontrolünü kaybetme endişesi yaşayabilir veya kalp krizi geçirdiğini düşünebilir. Bu belirtiler, kişinin panik atak sırasında kendini çok kötü hissetmesine yol açar, ancak fiziksel açıdan ciddi bir sağlık problemi ya da gerçek bir ölüm tehlikesi yoktur.
Panik ataklar, genellikle 10 dakika ile yarım saat arasında sürer, ancak o sırada yapabileceğiniz bazı pratik teknikler, atakların şiddetini azaltabilir ve süresini kısaltabilir. Bu duygular son derece gerçekçi ve korkutucu olsa da, kendinize atakların geçici olduğunu ve herhangi bir fiziksel tehlike oluşturmadığını hatırlatmak önemlidir.
Kendinize “Bu geçici bir durum, bu sadece bir panik atak.” gibi basit, sakinleştirici bir cümle söylemek, ya da sadece “Bu geçecek” gibi olumlu ifadeleri hatırlamak rahatlatabilir.
Panik atak sırasında, zihniniz hızla olumsuz düşüncelere kapılabilir, dolayısıyla kendinizi şimdiki ana odaklamaya çalışmak faydalı olacaktır. Bunu yapmak için: Çevrenizdeki sırasıyla beş, dört, üç, iki ve bir şeyi fark edin: Neler görüyorsunuz? Hangi dokuları hissediyorsunuz? Hangi sesleri duyuyorsunuz? Hangi kokuları alıyorsunuz? Ağzınıdaki tat nasıl? Bu yöntem, “5-4-3-2-1” tekniği olarak bilinir ve kişiyi bulunduğu anla yeniden bağlantıya geçirir.
Bu tür bir farkındalık, zihninizi kaygılı düşüncelerden uzaklaştırarak daha güvenli bir duygusal alan yaratır. Panik atak sırasında vücut bir tehlike varmışcasına “savaş ya da kaç” moduna geçer, bu da nefes almanızın hızlanmasına ve sığlaşmasına neden olur. Bu durum, kaygıyı daha da artırabilir. Derin ve kontrollü nefes alarak, bu fiziksel tepkiyi yavaşlatabilirsiniz. Bunu yapmak için: Burnunuzdan 4 saniye boyunca derin bir nefes alın.
7 saniye boyunca nefesinizi tutun. Ardından, 8 saniye boyunca ağzınızdan nefes verin. Nefesi özellikle karın bölgesine doldurarak alıp vermek de bu noktada önemlidir. Bu döngü birkaç kez tekrarlandığında, vücudunuz sakinleşir ve kaygının azalması mümkün olur. Öte yandan fiziksel hislerinizi doğrudan değiştirerek de rahatlama sağlayabilirsiniz. Soğuk bir yüzeyle temasa geçmek ya da sıcak bir şey içmek, vücudunuzun güvenli bir duruma geçmesine yardımcı olabilir. Bazense, panik atak anında yalnız kalmak da daha da fazla kaygıya neden olabileceğinden, güvendiğiniz birine, yaşadığınız duyguyu anlatmak rahatlatıcı olabilir. Duygusal destek almak, panik atak sırasında kendinizi daha güvenli hissetmenize yardımcı olabilir.
Panik ataklar bedensel belirtilerle kendini gösterdiği gibi telkini de ağırlıklı olarak bedensel pratiklere dayanabilir, ancak aslında tüm pratikler, güvende olma hissini yeniden oluşturabilmek içindir.
Panik bozukluğun yarattığı yoğun fiziksel belirtiler, bastırılmış duygusal yaraların bedende vuku bulması olarak da düşünülebilir: Zihin unutsa da, beden duyguları unutmaz ve yaşamın ilk deneyimlerinden itibaren kayıt tutar. Örneğin, çocukluk döneminde yaşanan terk edilme korkusu, yetişkinlikte yaşanan ani bir panik atağa dönüşebilir. Bu bakımdan panik bozukuk, erken dönem yaşantılarından kalma bastırılmış korkuların, öfkenin ya da kaygıların fiziksel ve duygusal olarak dışa vurumudur; bir tür “psikolojik sinyal” dir. Bu sinyal, bireyin kendisini daha iyi tanıması ve geçmişteki travmalarını işleyerek daha sağlıklı bir yaşam sürmesi için bir fırsat sunar. Bazen de panik bozukluğu, kişinin yetişkin hayatındaki büyük değişimlere, travmalara veya kayıplara karşı verdiği bir tepki olabilir.
Örneğin, bir iş değişikliği, ailedeki bir kayıp ya da ilişkilerdeki bozulmalar, kişinin bilinç dışındaki kaygıları tetikleyebilir. Panik atak geçirmiş olan yetişkinler sıklıkla tıpkı ebeveynlerinin geçmişte onlara davrandığı gibi, kendini aşırı eleştiren, kendinden çok yüksek beklentisi olan, kendi ihtiyaçlarını gözetmeyen, öfkesini ifade edemeyen, bunun yerine kendini suçlayan ya da kin tutan insanlar olabilirler. Tıpkı atak esnasında yaşanılan kendine yabancılaşma, kaybolmuşluk duygusu gibi, bu kişiler aslında içsel dürtülerine ve duygusal ihtiyaçlarına yabancılaşmış bireylerdir.
Panik atakların arkasındaki korkuların ve kaygıların ortaya çıkması, bireyin daha sağlıklı bir şekilde düşünmesine ve duygusal iyileşme sürecine girmesine yardımcı olabilir. Belirsiz olan belirli hale geldikçe, anlam kazandıkça, kişideki kaygının azalması ve kendini güvende hissetmesi, gerçek benliğine uygun bir yaşamın sorumluluğunu alması mümkün olur.
Genellikle psikoterapi, ilaç tedavisi veya her ikisinin kombinasyonu ve egzersiz, beslenme, uyku gibi birtakım yaşam tarzı değişiklikleri ile panik bozukluğun yönetilmesi mümkündür. Bir terapist eşliğinde, güvende hissettiğiniz bir ortamda, ihtiyaçlarınıza uygun nasıl yaşayabileceğinizi ve kaygınızın ya da panik ataklarınızın size nasıl bir mesaj verdiğini keşfedebilir, kendinizi daha özgür ve güvende hissedebilirsiniz. Eğer panik ataklar yaşadığınızı ya da kaygı düzeyinizin yüksek olduğunu düşünüyorsanız bir uzmana başvurmak kendi sağlığınız için atacağınız önemli bir adım olacaktır.